08.12.2021
İklim değişikliğine karşı küresel bir cevap üretmek için uzun süredir düzenlenen Birleşmiş Milletler Taraflar Konferansı’nın 26.’sı (COP26) bu sene 31 Ekim 2021 ve 12 Kasım 2021 tarihleri arasında Glasgow’da gerçekleştirildi.
COP26’nın önemini anlamak için biraz daha geçmişe, COP21 Paris buluşmasına gitmek ve onun bir çıktısı olan Paris Anlaşması’ndan da bahsetmek gerekiyor. Türkiye’nin 6 Ekim 2021 tarihinde TBMM’de onayladığı ve 10 Kasım 2021 tarihinde yürürlüğe giren Paris Anlaşması’nın uzun dönemli hedefi, sanayileşme öncesi döneme göre küresel ortalama sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmak ve ilave olarak mümkünse bu artışı 1,5 derece ile sınırlandırmaktı. Fakat Paris Anlaşması sonrasında ülkelerin raporladıkları emisyon azaltım hedeflerini içeren Ulusal Katkı Beyanları, çabaların Paris hedeflerini sağlayabilmek için yetersiz seviyede olduğunu ortaya çıkardı. Söz konusu Ulusal Katkı Beyanları’nın (NDC-nationally determined contributions) hayata geçirilmesi durumunda küresel sıcaklık artışının 3 derece seviyelerine kadar ulaşabileceği tahmin ediliyor. Ülkelerin NDC’lerini analiz eden Climate Action Tracker ise, bu taahhütler bir senaryo olarak esas alındığında 2100 yılında 2,4 derecelik bir ısınma meydana geleceğini değerlendiriyor.1
COP26 görüşmeleri esnasında bütün ülkelere COP27’ye kadar 1,5 derece hedefine uyumlu olarak NDC’lerini güncelleme çağrısı yapıldı. Hiç NDC sunmamış ülkelerin de COP27’ye kadar NDC’lerini sunmalarının beklendiği ifade edildi.
COP26 öncesinde, ülkelerin Ulusal Katkı Beyanları’na uzun dönemde net sıfır olma hedefini eklemeleri beklenmekteydi. Ayrıca COP26 dönem başkanı olan Birleşik Krallık tarafından ilgili hedeflerin eklenmesine ek olarak iklim finansmanı, kömürden çıkış ve doğal çözümlerin geliştirilmesi konuları da gündeme alınmıştı. Böyle bir gündemle başlayan görüşmeler her zamanki müzakere dinamikleri çerçevesinde seyretse de bazı önemli gelişmeler de yaşandı.
Öncelikle ülkeler özelindeki bazı önemli taahhütlerden bahsetmek lâzım. Çin ve Amerika Birleşik Devletleri küresel ısınmayı yavaşlatmak için birlikte çalışma sözü vererek sürpriz bir ortak bildiri yayınladı. Bu iki devletin küresel sera gazı emisyonlarında çok yüksek bir paya sahip olduğu biliniyor. Emisyonlar açısından yoğun bir durumu bulunan ve emisyon payında ciddi bir yükselme öngörülen Hindistan, 2070 yılına kadar net sıfır karbon emisyonu hedefine ulaşacağını ve yenilenebilir enerji kapasitesini de 2030 yılına kadar %50’ye çıkaracağını taahhüt etti. Çin zaten taraflar konferansından kısa süre önce 2060 yılına kadar karbon nötr olma taahhüdünde bulunmuştu.
Görüşmelerin son gününde Hindistan ve Çin’in anlaşma metnine müdahalesi sonucu “kömür kullanımın aşamalı olarak durdurulması” ifadesi “kömür kullanımının aşamalı olarak azaltılması” olarak değiştirildi. Bu gelişmeye paralel olarak 40’tan fazla ülke, kömür kullanımının aşamalı olarak durdurulması noktasında anlaşmaya katıldı. Anlaşma kapsamında, gelişmiş ülkeler 2030, gelişmekte olan ülkeler ise 2040 yılına kadar kömür kullanımından çıkmayı taahhüt etti. Dünyanın 10. büyük kömür rezervine sahip ve dünyanın 4. büyük kömür üreticisi olan Endonezya, elektrik üretiminin %80’ini kömürden karşılayan Polonya, toplam 31 GW’lık yeni kömür kapasitesiyle dünyanın en büyük 5. kömür yatırım planına sahip olan Vietnam, dünyanın 4. Büyük kömür ithalatçısı olan Güney Kore ve Türkiye’ye de önemli miktarda kömür ihracatı bulunan Ukrayna anlaşmaya katılan ülkeler arasında yer aldı.
ABD, Hindistan, Türkiye ve Çin gibi bazı ülkeler ise söz konusu anlaşmaya katılmadı. Bununla birlikte, taraflar konferansından önce hem G7 ülkelerinin hem de Çin’in kendi toprakları dışında kömür yatırımlarını finanse etmeyeceklerini açıklamış olmalarını, ayrı bir gelişme adımı olarak değerlendirmek mümkün. Bu gelişmelere ek olarak ABD, Kanada, Danimarka ve İtalya gibi ülkelerin de içinde bulunduğu 20 ülke, denizaşırı petrol arama çalışma ve projelerine yapılan yatırımları 2022’nin sonuna kadar tamamlayıp yatırımlarını yenilenebilir ve temiz enerjiye aktarma sözü verdi.
Görüşmelerde otomotiv sektörünü de ilgilendiren bir gelişme yaşandı. Yeni Zelanda, Kanada, Hollanda ve Birleşik Krallık 2030 yılına kadar benzinli ve dizel otomobilleri aşamalı olarak kaldırmayı ve yalnızca sıfır emisyonlu otomobil satmayı taahhüt eden bir anlaşmaya imza attı.
Ayrıca COP26’da bir ilk gerçekleşerek metan emisyonlarının azaltılması konusunda da adımlar atıldı. Toplamda 105 ülke, metan emisyonlarını 2030 yılına kadar 2020’ye kıyasla yüzde 30 oranında azaltmayı öngören Küresel Metan Taahhüdü ’nü imzaladı. Metan Taahhüdü bağlamında belli ölçüm zorlukları, teknik kısıtlar ve muhtemel finansal yükler konusunda tartışmaların sürmesi bekleniyor. Örneğin, büyük petrol ve gaz üreticisi olan ABD ve Kanada gibi ülkelerin etkili ve görece ucuz teknolojilerle endüstri kaynaklı metan sızıntılarını hesaplamaları mümkün. Fakat Fransa ve Brezilya gibi metan emisyonu büyük oranda hayvancılığa bağlı ve ayrıştırılması güç olan ülkelerde, azaltımların daha yavaş olması muhtemel. Diğer yandan, metan emisyonunun ölçülmesi hâlâ zor bir iş. Son yıllara uydu görüntüleriyle boru hatlarında, atık sahalarında ve depolama ünitelerinde aşırı metan emisyonlarını denetlemek mümkün hale geldi. Yine de bu mega ölçekli salımlar, toplam salımların ancak %10-15 kadarını kapsıyor. Uydular daha küçük ölçekli salımları izlemek için daha yüksek çözünürlüklü teknolojilere ihtiyaç duyuyor. Bu konunun uzun süre küresel gündemin önemli bir maddesi olarak kalacağını söylemek iddialı bir tahmin olmayacaktır.“Ormanlar ve Arazi Kullanımı Üzerine Glasgow Liderler Deklarasyonu”nun Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 133 ülke tarafından imzalanması konferansın önemli bir çıktısı olarak kayda geçti. Deklarasyonu imzalayan devletler, sürdürülebilir kalkınma yolunda kapsayıcı bir kırsal dönüşümü teşvik etmeyi, 2030 yılına kadar orman kaybını ve arazi bozulmasını durdurmak ve tersine çevirmek için birlikte çalışmayı taahhüt ettiler.
Paris Anlaşması’nın 6. maddesi üzerindeki tartışmalar da konferansın önemli gündem maddelerinden biri oldu. Uzun süredir tartışılan 6. madde kabul edildi ve bu madde Paris Anlaşması’nın uygulanmasına dair ilkelerin belirlendiği Paris Kural Kitabı’na eklendi. Kural Kitabı'nda daha önce çözüme kavuşturulamayan piyasa mekanizmaları, piyasa dışı mekanizmalar, ulusal katkı beyanlarının ortak zaman çerçevesi, raporlama ve tablo formatları gibi konularda uzlaşı sağlanmış oldu.
İklimin finansmanı konusunda da tartışmalar sürecek gibi görünüyor. Konferans öncesinde gelişmiş ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında sağladıkları finansmanı 2025 yılına kadar 2019 yılına kıyasla iki katına çıkarması (yaklaşık 160 Milyar dolar) konusunda bir beklenti mevcuttu. Ancak Glasgow İklim Anlaşması’nın son metninde konuya ilişkin somut adımlar atılamadı. Mevcut durumda 2022 yılına kadar toplam maddi yardımın 96 milyar dolar civarında olduğunun altını çizmek gerekiyor. Diğer yandan, çok taraflı kalkınma bankaları doğanın korunması, restorasyonu ve sürdürülebilir kullanımına yönelik çabalarını hızlandırmayı taahhüt eden ortak bir bildiriye imza attı. Bir diğer gelişme ve COP26’nın çıktısı ise, 2050 yılına kadar dünya ekonomisinin karbonsuzlaşmasını hedefleyen Net Sıfır İçin Glasgow Mali İttifakı’na, 130 trilyon dolarlık varlığı temsil eden 45 ülkeden 450’den fazla firmanın katılması oldu.
Dipnotlar:
1
https://climateactiontracker.org/global/temperatures/