Escarus

Operasyonel Mükemmellik Yolculuğu

Paylaşım TarihiEkim 18, 2017

Küreselleşen dünyada her geçen gün biraz daha artan rekabetin etkisiyle, şirketlerin piyasada varlıklarını sürdürebilmeleri ve rekabet güçlerini artırabilmeleri için en üst düzeyde performans göstermeleri gerekmektedir.

Günümüzde, piyasada var olabilmek için yalnızca iyi performans göstermenin yeterli olmayacağını bilen şirketler, daha sürdürülebilir bir ilerleme sağlamanın gerekliliğini kavramış durumdadır. Peki, hem performansı iyileştirmek hem de sürdürülebilir olmak için şirketler nasıl bir yol izlemelidir? Şirketler, mevcut pazarlarını korumak, sadece kendi sektörlerinde değil, bütün ilgili sektörlerde örnek gösterilen bir firma olmak ve daha ileriye gitmek için rekabetçi stratejileri benimsemek zorundadır. Bu stratejilerden biri de operasyonel mükemmelliktir. Şirketlerin ayakta kalabilmesi için, mükemmellik artık bir seçenek olmaktan çıkmış, başarı için bir ön şart durumuna gelmiştir. Evet, şirketler rekabetçi pazarda hayatta kalabilmek için operasyonel mükemmellik stratejisini kullanmalıdırlar, ancak operasyonel mükemmellik gerçekten nedir ve nasıl uygulanmalıdır?
Operasyonel mükemmelliğin birçok tanımı vardır. Bazı kaynakların incelenmesi göstermektedir ki operasyonel mükemmellik, kimi şirketler için temel bazı metodolojilerin (Yalın, Altı Sigma, TPM, TKY, vb.) ve araçların (Kaizen, SMED, DMAIC, Kanban, Görsel Yönetim, vb.) doğru ve tutarlı bir şekilde uygulanması anlamına gelir. Liderler için operasyonel mükemmellik ise, doğru proses uygulamaları ve iş süreçlerinin iyi yönetilmesi olarak tanımlanmıştır. Kimileri de operasyonel mükemmelliği, doğru iş kültürünün yaratılması olarak görmektedir (Roger Price, 2015).
Eğer operasyonel mükemmelliği proses ya da performans üzerinde uzun süreli ve kalıcı etki yaratarak başarıya ve sürdürülebilirliğe ulaştıran küçük iyileştirme adımları olarak düşünürsek,  o zaman şu soruyu cevaplamak gerekecektir: Sürdürülebilir gelişim yolculuğumuz bizi nereye götürecektir? Elbette operasyonel mükemmelliğe… Peki, bu yolculuğun sonunda başarıya ulaşabilmemiz için takip etmemiz gereken bir strateji var mı? Her şirket için farklılıklar gösterse de, operasyonel mükemmellik stratejisinin geliştirilmesi ve uygulanması için beş ana adım tanımlanabilir. Bu adımların her biri aşağıdaki sırayla tamamlanmalıdır (Megan Burns, 2017):

1. Vizyon ve Şirket Değerlerinin Tanımlanması: Operasyonel mükemmellik çalışmaları, elde edilmek istenen ve her seviyede anlaşılan, basit ve iyi tanımlanmış bir vizyon ifadesinin oluşturulmasıyla başlamalıdır. Vizyon ifadesi ile birlikte, şirket değerlerinin tanımlanması da faydalı olacaktır. Tanımlanan şirket değerleri en azından şu iki soruya cevap sunmalıdır: Şirketinizi diğerlerinden farklı yapan şey nedir? Çalışanlardan ne tür tutum ve davranışlar beklersiniz? Bir şirketin vizyon ve değerleri belli olduğunda, hedeflere ulaşmak için gerekli yol haritasını çizmek daha kolay olacaktır. Önemli olan, operasyonel mükemmellik yolculuğu boyunca başlangıçta belirlenen bu değerlere sadık kalmaktır.

2. Çalışma Ekibinin Oluşturulması: İkinci aşama, karar verme yetkisine sahip insanların (yöneticilerin) kararlılıklarını göstermeleri ve çalışanların sürece dahil edilmesidir. Şirketlerdeki en büyük israfın, proseslerden değil insanlardan kaynaklı olduğu belirtilmiştir. İnsan kaynaklı israfların temelinde ise, kullanılmayan ya da doğru kullanılmayan yetenekler nedeniyle ziyan olan insan gücü bulunmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında, operasyonel mükemmellik faaliyetlerinde başarıya ulaşmak için insan faktörünün sürece dikkatli biçimde dahil edilmesi gerekir. Örneğin açık iletişim potansiyel engelleri belirlerken, şeffaflık ekip çalışmasını geliştirir ve bu da şirketleri başarılı ve sürdürülebilir bir sonuca ulaştırır. Üst yönetimin çalışanların düşüncelerine ya da önerilerine saygı duyduğunu göstermesi ise bir diğer önemli gerekliliktir. Takımlara fikirlerini uygulama ve yeni çalışma yöntemleri benimseme özgürlüğü verilmesi, hiç şüphesiz şirketleri başarıya bir adım daha yaklaştıracaktır.

3. Planlama: Yukarıdaki iki adımı oluşturan işletmeler/şirketler, yalın üretim, altı sigma değer zinciri yönetimi, toplam kalite yönetimi gibi araçları kullanarak 3.  adıma, yani planlama adımına geçebilirler. Planlama adımında, şirketin belirlediği politikalar doğrultusunda bütün iş adımları tanımlanmalıdır. Yönetim kadrosu ve lider, şirketleri için önemli olacak 5-6 temel iş hedefini ve ulaşılmak istenen nihai noktayı belirlemelidir. Bu hedeflere ulaşılmasına katkıda bulunacak düzenli toplantıların yapılması sürecin daha iyi takip edilmesini sağlayacaktır.

4. Planların Etkinliğinin Ölçülmesi: Bu aşamada “Yapmamız gereken şeyleri gerçekleştirdik mi?” sorusuyla dürüst sorgulama ve araştırma teşvik edilmelidir. Eğer hedeflere ulaşılmamışsa, bunun nedenleri araştırılmalıdır. Hedeflere ulaşılmadı ise “neden?” sorusuna cevap aranmalı, süreçleri daha iyi hale getirmek için birlikte çözümler üretilmelidir.  Yapılacak detaylı analiz tüm eksikleri yüzeye çıkaracaktır. Bir şirket mevcut durumda nerede olduğunu sağlıklı biçimde tespit ederse, nerede olmak istediğine bakarak aradaki boşluğu tanımlayabilecek ve böylelikle iyileştirme adımları için de bir yol haritası belirleyebilecektir. Bu yol haritası PUKÖ (Planla-Uygula-Kontrol et-Önlem Al) döngüsü çerçevesinde uygulandığında, operasyonel mükemmelliğe bir adım daha yaklaşılmış olacaktır.

5. Süreklilik:  Şirket tanımladığı hedeflere ulaştığında, bunları kalıcı kılmak ve işletme kültürünün bir parçası haline getirmek için sürekli iyileştirme ve keşfe dayalı bir plan geliştirmelidir. Önemle vurgulanmalıdır ki operasyonel mükemmellik, bir varış noktası olarak değil; aksine, sürekli devam eden bir yolculuk olarak düşünülmelidir.
Rekabetin giderek arttığı ve ayakta kalmanın yenilikçi çözümlerle mümkün olduğu günümüz şartlarında operasyonel mükemmellik, organizasyonun sürdürülebilir performansı ve büyümesine önemli katkıda bulunacak önemli unsurlardan biridir. Operasyonel mükemmellik stratejisini kullanan şirketler sayısız avantaj elde etmekte ve zorlu rekabet koşullarına rağmen sürdürülebilir bir büyüme şansını yakalamaktadırlar.

Operasyonel mükemmelliğin şirketlerin sürdürülebilirliğini sağlamada çok değerli bir yöntem olduğuna inanan Escarus; şirketlerin ürün ve hizmetlerini daha verimli hale getirmeyi, bu faaliyetlere çevresel ve sosyal iyileştirme (sıfır kaza ve en az atık) adımlarını eklemeyi, müşterilerine yukarıda anahatları sunulan beş adımın her aşamasında en uygun çözümleri sunarak yardımcı olmayı hedeflemektedir.
Kaynaklar:
  1. Biyoteknolojinin Sürdürülebilirlik Üzerindeki Etkileri

Biyoteknolojinin sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini değerlendirirken, biyoteknoloji kullanımıyla ortaya çıkan sonuçları, mevcut tarımsal uygulamalar ve bunlarla ilişkili çevresel sonuçlarla karşılaştırmak önem arz etmektedir. Geleneksel tarım yöntemleri genellikle kimyasal girdilere dayanmakta ve bu da toprağın bozulmasına, su kirliliğine ve biyoçeşitlilik kaybına yol açmaktadır. Geleneksel yöntemler, aşırı hava olayları ve değişen ürün yetiştirme mevsimleri gibi iklim değişikliği kaynaklı etkilere karşı çoğunlukla savunmasızdır. Biyoteknoloji, bu zorlukları daha etkili bir şekilde ele alan çözümler sunmaktadır.14 Biyoteknoloji şirketleri, dayanıklılığı ve besin değeri artırılmış ürünler geliştirerek daha dayanıklı ve sürdürülebilir bir gıda sistemi için alternatifler önermektedir. Ayrıca, hassas tarım teknolojileri, çiftçilerin israfı en aza indirmesini ve kaynak kullanımını optimize etmesini sağlayarak tarımın çevresel etkisini azaltmakta ve tarımsal faaliyet karlılığını artırmaktadır.

Biyoteknolojinin çevresel etkilerinin ötesinde, insan sağlığı üzerinde de önemli etkileri vardır. Ürünlerin besleyici içeriğini geliştirmesi ve zararlı kimyasallar kaynaklı maruziyeti azaltması, biyoteknoloji ile geliştirilmiş gıdaların halk sağlığı açısından umut verici sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, temel vitamin ve minerallerle zenginleştirilmiş ve böylece biyolojik olarak güçlendirilmiş mahsuller, dezavantajlı toplumsal kesimlerdeki yetersiz beslenme ve ilgili sağlık sorunlarına karşı mücadeleye yardımcı olabilmektedir. Uluslararası Tarımsal Araştırma Danışma Grubu’na (CGIAR) göre, 30’dan fazla ülke 15 milyon çiftçi hanesinin kullanımına sunulan biyolojik olarak güçlendirilmiş mahsulleri piyasaya sürmüştür ve diğer 16 ülke de bu mahsulleri araştırmaktadır.15 Benzer şekilde, kimyasal pestisitlere ve herbisitlere olan bağımlılığın azaltılması, gıdalardaki zararlı kalıntılara maruz kalma riskini azaltarak hem tüketicilere hem de tarım işçilerine fayda sağlayabilmektedir.

Şekil 4. Tarım İşçileri ve Dezavantajlı Nüfus16

Sonuç olarak biyoteknoloji, mevcut tarım uygulamalarının yarattığı çevresel etkilerin azaltılması ve sürdürülebilirliğin güçlendirilmesi açısından büyük bir potansiyel taşımaktadır. Biyoteknolojik yeniliklerden yararlanılmasıyla şimdiki ve gelecek nesillerin ihtiyaçlarının sürdürülebilir bir şekilde karşılandığı daha dayanıklı, verimli ve çevreye duyarlı bir gıda sistemi mümkün olabilecektir. Biyoteknolojik yeniliklerin insan sağlığı üzerindeki etkilerinin uzun süreli araştırmalarla test edilmesi, sağlanan faydaların haricinde herhangi bir olumsuz etkinin ortaya çıkıp çıkmadığının her aşamada ve çapraz kontrole tabi tutulması da önemini daima koruyan bir husustur. Daha yeşil, daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir bir gelecek öngören bu vizyon; ancak iş birliği, yenilikçilik, kamu sağlığı konusunda yüksek hassasiyet ve sorumlu kaynak yönetimi konularının önceliklendirilmesiyle hayata geçirilebilecektir.

* İngilizcesi “Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats” olan CRISPR, bir DNA dizilimleri kümesidir.

  Dipnotlar:

1) Redman, M., King, A., Watson, C. (2016). What is CRISPR/Cas9? Archives of Disease in Childhood – Education and Practice, https://doi.org/10.1136%2Farchdischild-2016-310459

2) Lowenberg-DeBoer, J. (2003). Precision Agriculture and Biotechnology. Purdue University, Former Agricultural Economics Faculty, https://ag.purdue.edu/ssmc/newsletters/may2003_precisionagbio.htm

3) Vinh, Q. N. (2017). Şu adresten alınmıştır: https://images.pexels.com/photos/2132171/pexels-photo-2132171.jpeg?auto=compress&cs=tinysrgb&w=1260&h=750&dpr=2

4) Aggarwal, B. Rajora, N. Raturi, G. Dhar, H. Kadam, S.B. Mundada, P.S. Shivaraj, S.M. Varshney, V. Deshmukh, R. Barvkar, V.T. Salvi, P. Sonah, H. (2024) Biotechnology and urban agriculture: A partnership for the future sustainability, Plant Science, Volume 338, 111903, ISSN 0168-9452 https://0-www-sciencedirect-com.divit.library.itu.edu.tr/science/article/pii/S0168945223003205

5) Aggarwal vd., a.g.e.

6) Chee, P., Peng, T., Khan, M.K.R., Wang, B. (2023). Marker-assisted selection (MAS) in crop plants. Frontiers Media SA.58, https://www.google.com.tr/books/edition/Marker_assisted_selection_MAS_in_crop_pl/uxq0EAAAQBAJ?hl=tr&gbpv=1

7) Aggarwal vd., a.g.e.

8) Metamorworks (Ed.). (2020). Genetik mühendisliği kavramı. Tıp bilimi. Bilimsel Laboratuvar. Şu adresten alınmıştır: https://www.istockphoto.com/tr/foto%C4%9Fraf/genetik-m%C3%BChendisli%C4%9Fi-kavram%C4%B1-t%C4%B1p-bilimi-bilimsel-laboratuvar-gm1209831767-350233817?searchscope=image%2Cfilm

9) Aggarwal vd., a.g.e.

10) Chaurasia, A. & Hawksworth, D. & Pessoa de Miranda, M. (2020). GMOs Implications for Biodiversity Conservation and Ecological Processes: Implications for Biodiversity Conservation and Ecological Processes. https://link.springer.com/book/10.1007/978-3-030-53183-6

11) Holzinger, A., Keiblinger, K., Holub, P., Zatloukal, K., Müller, H. (2023). AI for life: Trends in artificial intelligence for biotechnology, New Biotechnology, Volume 74, P.16-24, ISSN 1871-6784, https://doi.org/10.1016/j.nbt.2023.02.001.

12) Farooq, S., Riaz, S., Abid, A., Abid, K., Naeem, M. A. (2019). A Survey on the Role of IoT in Agriculture for the Implementation of Smart Farming. IEEE Access. 7. 1-1. 10.1109/ACCESS.2019.2949703. https://ieeexplore.ieee.org/stamp/stamp.jsp?arnumber=8883163

13) Igor Borisenko (Ed.). (2020). Nem, sıcaklık, asitliğin aydınlatımı, gübre ve zararlıların insan müdahalesi olmaksızın veri toplama, elde edilen verilerin iletilmesi ve verimi artırmak için analizleri. Şu adresten alınmıştır: https://media.istockphoto.com/id/1218970790/tr/foto%C4%9Fraf/nem-s%C4%B1cakl%C4%B1k-asitli%C4%9Fin-ayd%C4%B1nlat%C4%B1m%C4%B1-g%C3%BCbre-ve-zararl%C4%B1lar%C4%B1n-insan-m%C3%BCdahalesi-olmaks%C4%B1z%C4%B1n-veri.jpg?s=2048×2048&w=is&k=20&c=eJSLBJE3U9L4hM4SyqwFiDWeeJTIdgcih5AQTOr30-s=

14) EPA. (2023). Climate Change Impacts on Agriculture and Food Supply. https://www.epa.gov/climateimpacts/climate-change-impacts-agriculture-and-food-supply

15) Sao, R. (2023). Crop Biofortification: Plant Breeding and Biotechnological Interventions to Combat Malnutrition. Advanced Crop Improvement, Volume 1., Springer, Cham. https://doi.org/10.1007/978-3-031-28146-4_7

16) Giraldo, O. (Ed.). (2022). Unrecognizable people working in a planting field. Şu adresten alınmıştır: https://media.istockphoto.com/id/1440799366/tr/foto%C4%9Fraf/unrecognizable-people-working-in-a-planting-field.jpg?s=1024×1024&w=is&k=20&c=42rGfaUqf_86KPcZVDsmpFVGfd8EAh6NNQ7OXrU2coc=

Escarus Blog

Escarus Blog